Ölüm yokmuş gibi yapıyor insan. Her gün para ibadethanesinde tapınıp ölmeyecekmiş gibi yatağına geri dönüyor. Cepleri doldurmak için yaşamdan vazgeçiyor insan. Ruhu yara bere ama iyi zannediyor her şeyi. Ne de olsa yaşamak için bir umudu olmalı insanın ve ölmediği her günün sonunda bir umut doğuyor. Ölene dek her gün yaşıyor insan. Ama öyle ama şöyle yaşıyor işte! Kendisinden vazgeçerek ve hayaller içinde.. Ölüyor dört duvar... Ölüyor bir tabut... Ölüyor toprak kokusu... Ölüyor üzerinde çimler otlar bitiyor... Ölüyor insan aslında istediği gibi yaşamadığında.
Tarih zamansız bir takvim yaprağında asılı kalmış. Kireç kokan eski bir ev ve yaylı yataklar köşelerde. Nefesi yaşatıyor insanı ve birazda hevesi var olmanın.. Jelatin ambalajlar, pahalı arabalar, deri ayakkabı, şık kartonpiyer diyarında gülümseyen nedir? Ölüyor aslında insan ihtiyacından fazlasını ihtiyacı bildiğinde. Parlak otel ışıkları ve rengarenk caddeler.. Genç kahkahalar yerli yersiz, mazot kokusu uzaktan, öpüşen sevgililer... Taşıyor şehir hayat ile... İnsan öldükçe eksilen birşey olmuyor hatıralardan başka. Ve kalbimizdeki ona ayrılmış uçak bileti... Uzak bir yolculuğa yollanmış gibi Ve heran çıkıp gelecekmiş gibi canlılığın içinden. Capcanlı... Araba farları, sevgili dudağı geceye yarım var... Ölür gibi doğmalı... İnsan biraz eksik kalarak çoğalmalı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder