İnsan bedeninin ve ruhunun acılar içinde kıvranmasının sebebi. Düşünceleri, hisleri üzerinde kontrolsüzlüğüdür. Bilinmezliği dürtüleriyle karşılama alışkanlığıdır. İnsan dürtüleriyle yaşama alışkanlığı yüzünden bedenine ve ruhuna büyük acılar yaşatır. Oysa insan tarihinin öğretilmiş alışkanlıkları olan bu beceriksizlik, tersi alışkanlıklarla beceri haline dönüştürülebilir. Bir zihin, bir duygu kontrol mekanizması aynı kas sistemi gibi sürekli ve döngüsel şekilde eğitilebilir. Bilinmezliğimizi çaresiz kılan şey hem madde olarak var olup hem de ifadesi maddeleri karşılanmayan boyutları aynı anda yaşamaktan kaynaklanmaktadır. Bu bizi alışılmadık bir şaşkınlığa sürüklemiştir. Bütün bu ilüzyonun orta yerinde bulunma sebebimizi keşfedememiş olmamız ruhumuza acı vermekte. Arayış şeklimiz farklı olsa da, hepimiz insan formunda ve maddesel düzeyde elde edebileceğimiz bilgeliği ararız. Yeni çağ düzenindeki global insanlarını ve kent filozoflarını eski öğretiler ve kuralları tatmin edemez hale geldiler. Bu yüzden soru sormadan yaşayamayan yeni global kent filozofları kendi yalnızlığında yeni öğretilerin ve felsefi akımların başını çekeceklerdir. Çünkü insan formundaki yaşam bedensel deneyim için vücutlara gönderilmiş sonsuz enerjinin bir parçasıdır. Evrenin parçası ve kendisidir. Ruhlar –ki ispatı imkansızdır- bu enerjiyi sınırlı bir beden ve madde ortamında yönetememenin ve onun üzerinde hakimiyet kuramamanın acısını yaşamaktalar. Çünkü yeni düya düzeyi, yükselen egolar kıyısında yaşanan bir hayatla yüz bulmakta. Ve insan adam, kendisinin bu bütünün bir parçası olduğunu unutmaktadır. Bu farkındalık düzeyine yükselmek ve orada kalabilmek gerçek bir bilegelik gerektirmektedir. Ve kentler sessizce kendi kent filozoflarını doğurmaktadırlar. Acılar sıradan insanın bilgeliğe yolcuğunu kamçılamaktadırlar. Gerçek farkındalığın hiçbir zaman maddesel formu bulmayacağını söyleyip işin içinden çıkıp, kaçıp gitmek en korkakça ve kolay olanıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder