Düşünce sabiti diye bir şey yoktur. Büyük toplulukların uyutulmasında kullanılan düşünce sabiti, diğer bir deyişle sabit düşünce, insan gelişimine en büyük darbelerden birini vurmaktadır. Çünkü insanların uyutulması için kullanılan sabit düşünce afyonları, onları kendi zihin kalıpları içinde intihara sürüklemektedir. Mutluluklarına vurulan bir darbe ya da maskeli mutluluk partisi olsa da bu, aslında birlikte yaşama ilkelerini de çoktan zedelemiştir.
Bütün tarih boyunca insanlığı ileriye götürenler, en radikal ve en önemli adımları atanlar, asimetrik düşünce tarzına sahip diyebileceğimiz, çoğunluğun kuralarıyla yaşamayan bir avuç insan olmuştur. Diğer yüzde doksan dokuzluk kısım sadece dünya nüfusuna katkıda bulunmuş ve neslin devamını sağlamışlardır. İleriye gitmek neden bu kadar önemli peki? Çünkü yunan bir bilgenin de dediği gibi değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. O halde nereye doğru değişeceğimizi belirlememiz gerekiyor, çünkü bunu yapacak akla sahip olmadığımız zaman birileri bizim yerimize düşünüyorlar. Ve koyunlaşma yolundaki ilk adım böylece atılmış oluyor.
Aslında koyunlaşma yolundaki atılacak adımlar atıldı ve başarıyla plan uygulandı çoktan. Fakat unutulan bir şey var bütün kurallara, düşünce sabitlerine, insanların geri kafalılığı ve geçmiş bağımlılığına rağmen. İnsanlık bir zihin, düşünce ve felsefe evrimi atlatmak zorundadır. Eğer bu farkındalık düzeyinde ve sevgiyle olamazsa, savaşlar, doğal afetler ve birçok büyük felaket bizi zaten buna mecbur bırakacak. Üçüncü dünya savaşını çok yakında göreceğiz belki de bu yüzden. Bize ucu dokunmadığını düşündüğümüz dünyanın birçok yerinde insanlar savaş halindeler halihazırda. Bu zihin evrimi olacak. Dünya kendine kent filozofları doğuracak ve tamamen doğal akışın içindeki çok normal bir hadise olacak. Kentler bu yeni akımların peşinde aydınlanma arayacak. Eskiler çıkıp; eskiler sizin neyinize yetmiyor, her şey bizim kurallarımızla zaten belirlenmiş diyecekler. Kurtuluşun kendilerinde olduğunu iddia edecekler fakat gerçek bu olmayacak. Vakti geldiğinde insanlar zihin evrimlerine engel olamayacaklar. Bu tıpkı akan bir ırmağın tersine yüzmeye çalışmak gibidir.
Bu zihin evrimi yaşanana kadar insanlık elbette büyük acılar çekecek. Eski dünya düzeninden nemalananlar, hiç bir şeyin ve her şeyin sahipleri insanların zihinleriyle, kaybetmeye yakın olduklarında ise insanların bedenleriyle savaşacaklar. Bu savaşta, önce aydınlanan bir avuç insan, gelecek nesillerin ruhundaki ve zihnindeki gücü keşfedebilmesi için ister istemez feda edilmiş olacaklar. Kendilerinden geriye kalan isimleri bile olmayacak. Sadece zihin evriminin aydınlık yüzü...
Düşünce sabiti dışına çıkmak, bunu sindiremeyen insanlar tarafından karşı argümanlarla çürütülmeye çalışılacak. Bunlardan birisi de bu alanın şeytani bir alan olduğunu söylemeleri olacak. Fakat insanı gerçek tatmine bilgi eşliğindeki sonsuz yolculuk götürecek. Ve yolculuğa sadece düşünce sabitlerinden sıyrılabilmiş ve bunu hissedebilmiş insanlar çıkacaklar. Bu insanlar gelecek nesillere her şeyden önemlisi gerçek bir duyarlılık bırakacaklar. Zorunlu şartlanmalarla kabullendikleri dünya öğretilerini değil, bir bilim olarak hassasiyeti bırakacaklar. Bu zayıflık kavramıyla desteklenen hassasiyet olmayacak. Kendisi tamamen insanlık kavramıyla desteklenendir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder