Bir profil açıp ilgi çekmeye -kabul edilmese de, çarkın içindeyken mecburi dönme istikametinde- çalışarak geçti benim de birkaç yılım. Sonuçta gecenin onunda ya da sabahın beşinde girip sesimi duyurabilirdim. Şu saç stilimi beğenebilirdi biri ya da dün gece bak nasılda güzel eğlendim gör ulan diye bilirdim bu araçla. Dedim de elbette. Hepiniz dediniz.
İnsanları sadece profillerinden beğendik. Sanal bir kimlik yaratıldı ve sanal bir hayat gittikçe gerçek hayatın içinde yer etmeye başladı. Verdiği hazzı da kabullenmeye başladık. Duygusal paylaşımlar atmanın insanları duygusal yaptığını, felsefi paylaşımlarla haşır neşir olanlarında felsefik insanlar olduğunu düşünmeye başladık... Hepsi yalan.
Bu gerçeği hepimiz biliyoruz. Hepsi yalan. Sanal profillerle kendimizi ifade etmeye çalışmak, çiçeklerle dolu güzel bir bahçenin ortasına sıçmak gibi bir şey. Ya da çiçeklerle boku gizlemeye çalışmak... Her ikisini de farklı hayatlara uyarlayabilirsiniz.
Modaya uyup başkalarının cool profillerinden feyz alıp bu sahte ortamda fink atarken, gerçekteki zaman aktı geçti. 'Yapacak birşeyimiz yoktu ki zaten bu zamanda' demek de ayrı yalan elbette. 'Can sıkıntım geçti' demek de tatlı yalan kendimizi kandıran. Fakat tüm bu zaman zarfında bilinç altımıza yerleşen korkunç bir şey vardı. İnsanları ilişkilileri algılayış biçimimiz mutasyona uğradı. Bir insanın profil fotoğrafına bakıp onu adam yerine koyacak hale geldik. Nasıl konuştuğunun, neler düşündüğünün, aslında iç dünyasında kim olduğunun, konuşmayan kişiliğinin altına neler olduğunun hiçbir önemi yoktu. Hayatımızı tamamen materyalist bir bakış açısı kapladı. İlişkilerde en önemli nokta; seks objesi olarak güzel/yakışıklı bir karşı cins oluverdi. Bulunup ayarlanabilecek bütün yollar geçilip sonuca ulaşıldıysa da ilişki durumunu düzeltmek oldu sonraki işimiz. "Eeeveettt! Gördünüz mü nasıl bi' hatun ayarlamışım! Tıklayıp fotoğraflarına bakıp beni taktir ettiniz mi!! Ohh 812973 kişi de beğenmiş, cilloplar gibi olmuş. Götümüzle içki içip dağıttığımız artis fotolarımızı da koyduk mu şimdi bu iş tamamdır..." Olay buna dönüştü. Olay hala bu. Olayın bir parçasısın.
Elektronik eşyalar epey ucuzladı ama hala bir bilgisayar alamayan gençler olduğunun bilmem farkında mısınız?! Eğer bu siteler artık hayatımızın parçasıysa, onların bir ifade biçiminden eksik oluşlarına üzülmüyor değilim. Her ne kadar sigarayı bırakır gibi yavaş yavaş hür irademle feysbuktan kopmuş olsam da... Demem o ki yeni tanıştığın birine feysini vermemişsen sıçtın. On sıfır yenik başlıyorsun mücadeleye. Hele ki o kişi potansiyel manita adayıysa. İlişkilerin geldiği, ruhsal karmaşanın geldiği son noktadır bu. 'Hüzünç doluymuş lan ühü ühü!' diyerek elinin facebookta paylaş butonuna doğru gittiğini görür gibiyim.
Sanal hayat başlığı altında ebesine atlanmış bütün gerçek hayatların hikayesidir bu. Aynada gördüklerinizi pek sevmeyeceksiniz.
Bir kişi sizi dürttü. Sevgiyle 'kalın'!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder