Aslında biliyorsun, ölmek için doğru zaman hiç olmamıştır. İşim gereği cepli kefenler bile gördüm söylenenlerin aksine. Bu sadece kefen modasının mizahındandır sanma. Aynı zamanda insanın bazı şeyleri öbür tarafa götürme içgüdülerine de değinmek gerekir. Otopsi raporlarını su faturalarından çok gördüğüm aylar boyunca telefonda seslendiğim eşime seni seviyorum diyordum, bin bir kahve tadıyla dudaklarımda...
Ölümün bana göre felsefesi yoktur. Kısa ve ağlamaklıdır sadece. Ama yinede o boktan klasik cümle her zaman doğruyu söyler; “ölenle ölünmez”...
Araştırdığım cinayetler içinde en kolayı ve en ilginci öldü diye bırakılan adamın ölmeden biraz önce kendi kanıyla failin adını yazmayı başardığı vakaydı. İşimi ciddiye almama ramen çok büyük cinayetleri çözdüğüm söylenemez. Hatta en büyük paraları da birkaç milletvekili akrabasının “istemeden” işledikleri cinayetlerde delilleri sonsuza dek yok ederek kazanmıştım. İşimin inceliklerini işimi kötüye kullanacak kadar öğrenmiştim işin aslı...
Bu sırada çaycı Zehra teyze çaylarımızı biz sormadan tazelemişti. Bütün işi raporları bilgisayara aktarmak olan Burak masanın öbür ucunda çaresizce bulmaca çözmekteydi.
- Sekiz harfli bir Japon geberme sanatı ? diye sessizliği bozdu.
- Harakiri !! diye tereddütsüz karşılık verdi o sırada kapıdan çıkmakta olan Zehra teyze.
Sanırım o da artık bir cinayet çözecek kadar bilgiye kavuştu aramızda. Kapıdan çıkarken Taksimde tiki kızların attığı kahkahalara eş bir kahkaha attı. İğrendim bir an için. Küfür ettim ama içimden.
Bu ölüm sıcağı fena halde bunaltmıştı herkesi. Nefes almak bile zorlaşıyordu zaman zaman. Öyle elle tutulur bir hareketsizlik vardı ki insanların yaşantılarında. Sanki zaman bile akıp geçmeye üşeniyor gibiydi. Oysa ölecekler diye düşündüm. Sonra bomboş bir karanlık getirdim gözlerimin önüne. Oysa öleceğim diye düşündüm.
- Sen ne şerefsiz adammışsın be birader. İtin doğurduğu...
- ....
- Kaporamın üzerine yattın evi de ayarlamadın pezevenk.
Burak her hafta yeni numaralarından ulaştığı dolandırıldığı emlakçıyı arayıp sövüyordu yine. Boşuna.
Zaman geçmeyi reddederken aklıma bir Oscar Wilde sözü geldi; İnsanların yüzde doksanı yaşamazlar ; Sadece vardırlar...
Var olanları bilmem de bize gelenler zaten yaşamıyorlarki. Harbiden...
Biz de işimiz gereği yaşıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder