feslefik depreşim

29 Eylül 2013 Pazar

Ben Kimdir?

Benim ben olduğuma ilk ne zaman karar verdim!
Nasıl yaptım? Kabul mü ettim yoksa büyük Ben'lerin davranışlarını mı kopyalayıp gerçeğim haline dönüştürdüm. Ya ben, aslında ben değilsem?

Ben mi bu bedene girdim yoksa beden mi üzerime konuşlandı? Ben bedenin oluşumuna sebep miyim? Yoksa beden mi benim oluşumuma sebep? İlk önce hangimiz vardık? Beden mi, ben mi? Aynı anda mı var olduk? O halde aynı anda mı yok olacağız?

Düşünen beden midir, yoksa ben mi? Ben beden dışı bir yaşam şekli miyim? Yani beden geçici mi? Geçici olan bir şey gerçek midir?

Ben düşünce miyim? Öyleyse düşüncelerim gerçekler mi? Onlar doğrular mı, doğrulukları ispat edilebilir mi? Ben düş müyüm yoksa düşten fazlası mıyım? Ben irade miyim yoksa irade sadece bedenime ve düşüncelerime hakim olma becerim mi?

Ben içeride miyim? Hücrelerim de benim ben olduğumun farkındalar mı? Yoksa onlar sadece kendilerince biyolojik birimler mi?

Hiçbir sabah kalktığında 'öznel' ben'i bedende bulamayıp aradın mı? Bunu sormak bile mantık dışı öyle değil mi? Çünkü 'öznel' ben'in hep orada olduğunu bilirsin şüphesiz.. Bu bilgi senin yaşamsal kabullerinden biri olmuştur...

Peki, ben sabit bir şey midir? Eğer sabit değilse ben gerçekten ben midir? Beş yıl önceki ben, bugünkü ben'e benzemiyor hiç! Onlar sadece an'da var olan farklı benler mi? O halde önceki benliğime ne oldu? Ben kaybolmuş hissetmeden nasıl yeni bir ben oldum? Bu hissi evrenin her yerine yayılmış yaşam olarak mı algılıyoruz?

Benim dışımda ben yoksa, ben ölmeye mahkumdur o zaman! Bu fikir tüm dinlerdeki beden dışı yaşamı yalanlamış olmuyor mu? Benden dışarıda bir ben varsa, ben ben değilim o zaman!? Ben tam bu kadar mıyım? Ne eksik, ne fazla? Eğer bu isem, sonsuza kadar tam bu kadar olmak son derece sıkıcı değil mi? Eğer tam bu değilsem, biraz eksik ya da biraz fazlaysam, o zaman benim bildiğim ben, ben değildir! O zaman ben yoktur ya da her yerde vardır.O halde dışarıda başka benler acı çektiğinde beni yuvamda kayıtsız tutan nedir? Ya da o dinciler bu durumda gerçekten dindar mıdırlar?

Ben öğrenilebilir mi? Ben bilinebilir mi? Farkında olduğumuzda aslında olan nedir? Farkında olan kimdir? Üzülen, ağlayan, gülen kimdir ya da nedir? Eğer hormonların etkisiyle davranış kodlarımı ben diye adlandırıyorsam, beden dışı ben yok demektir. Ya da varsa, burada şuanda bedenimin içindeymiş gibi duran kimdir? Konuşan, yazan, bilmeye çalışan, anlamlandırmaya çalışan kimdir? O, benim ötemde bir kaynak mıdır? Yoksa beden içindeki bilinmezliğimi anlamlandırmaya çalışmak ve bu çalışma esnasında hikayeler yazmak mıdır bu?

... ...

beni anlamlandırmaya dair.
Biz böyle sorular sormayı ne zaman bıraktık? Küçükken hani bir sürü sorular sorardık hayata ve dünyaya dair! Ne zaman bıraktık soru sormayı? Cevap verenler cevapları bilmediğinde mi? Yoksa cevapların bilinemeyeceğine kendimizi inandırdığımız da mı? 'Bu dünyada insanların bilemeyeceği şeyler var, duyularıyla algılayamayacağı şeyler var' diyen, yine kendince bir şeyler bilen bir adam değil miydi? İnsanın her şeyi bilip anlayamayacağı bilgisine nasıl ulaşmıştı peki? Bu bilginin kaynağı ve gerçekliği nedir? Yoksa soru sorulmasını istemediği için mi böyle söyledi? Bilinmez bilgisini ona kim verdi? O bu bilgiye nasıl ulaştı? Somut kanıt nedir? Sadece sezgisel mi? Peki ben o adama neden inandım? Bir adamın sezgileri benim gerçekliğim mi oldu?  Niye kabul ettim? Herkes kabul ediyor diye mi?  Cevapsız kabul edişte huzur olduğuna mı inandım? Güvenli liman mı? Soru sormayı neden bıraktım? Sormazsam başkalarının cevaplarında yaşamak zorunda kalırım! Aklıma güvenmezsem, aklımı aptal yerine koymalarına göz yummak zorunda kalırım. Özgürlüğümün sınırlarını onların ellerine bırakmış olurum! Kendilerince buldukları cevaplar gerçekten benim gerçekliğim midirler? Ya benim yaşam amacım ne olacak o zaman? Düşünmeyeceksem ve sorular sormayacaksam ölene dek, benim yaşamımdaki bütün mana nedir? Zaten bilinen gerçekleri kabul etmek için mi burdayım! Benim düşünmemi istemeyen neden bu kadar çok insan var? Düşünmemden neden bu kadar rahatsız oluyorlar? Onların çıkarlarına ters mi düşüyor? O halde benim düşünmememden nasıl bir çıkar sağlıyor olabilirler? Kimin burada bir tezgahı var? Ben bu resmin neresindeyim? Ben satranç tahtasındaki hangi taşım?

Sahi soru sormayı neden bıraktık?

28 Eylül 2013 Cumartesi

Zihin Evrimi

...
Dinlere daha geniş daha bilimsel yorumlar getirilmesi şarttır. Bin yıl önceki yorumlarla çağımız insanlığını kavramsal hapishanelere hapsetmek büyük bir zulüm olur.

Zihin tarihi ile bedenlerinin var oluş tarihi uyuşmayan insanlar, sabit olmayan var oluş evrimine direnmek maksadı ile zarar vermekteler. Bilgi çağı, çağı yakalama potansiyeli ile bilimsel bilgi perspektifinde değişmeyi gerektiriyor.

...
İnsan algısı ve bilincinde de aşılması gereken uçurumlar var. Bir taraftan bilinçaltı hayvansal hazlarını tatmine uğraşırken, diğer taraftan bilinç artık bedene sığamayıp beden dışı bilinçli deneyim özlemi çekiyor. Ruh, var oluş amacını bulmak için yanıp tutuşmakta...
...

Ve son olarak şunu söylemeliyim ki CESUR olun. Ütopik bir dünya için ihtiyacımız olan tek şey CESARET!

...

15 Eylül 2013 Pazar

Fikir


Niçin mi fikir değiştiriyorum ? Çünkü ben fikirlerimin sahibiyim, - Kölesi değil !

Cenap Şahabettin

Fikrini değiştiremeyenler, hiçbir şeyi değiştiremezler.
Bernard Shaw


Benim fikrim yanlış olabilir evet. Bu yüzden sürekli okuyorum sorguluyorum karşı argümanları da okuyorum. Ve yanlış olduğumu anladığımda yanlışım deyip fikrimi değiştirmekte en ufak bir tereddüt duymam. Ama sen araştırmadığın, sorgulamadığın fikirlere iman ediyorsun. Fikrini değiştirme ihtimalin bile yok. O kadar kaybolmuşsun ki fikirlerin seni özgürleştirmiyorlar. Aksine fikirlerine hapsoluyorsun. Onları sorgulamaya dahi açmıyorsun. Fikirlerin seni özgürleştireceğine, onların gönüllü kölesi haline dönüşüyorsun. 
Yazık, biraz risk al insan onuruna yakışır bir şekilde yaşa. Babanın istediği gibi değil! Babanın fikirlerini birebir almak zorunda değilsin. Zaten öyle olsa seni sen yapan ne kalır ki! Seni 'birey' yapan kendi özgür iraden, analiz yeteneğin, araştırman, sorgulaman ve sonucunda içselleştirdiklerindir. Baban yanılmış olabilir! Bir düşün. Babanın fikirlerinden ileriye gidemiyorsan, hiç yaşamamış sayılırsın!