28 Eylül 2012 Cuma
Müzaede
Biraz zaman sonra butun yildizlar gorunduler gokyuzunde. Belkide coktan sonup gitmis bircok yildizin isigi. Olunce ruhumun ve bilincimin olusturdugu yogunluk bir yildiza donusebilse keske. Uzaktan milyonlarin umutlarina kahkahalarina goz kirpsam. Adima siirler yazilsa, hizamda yemekler yenip evlenilse. Karanligi sirf gorunebilecegim icin sevesem bu sebeple. Haliyle yildiz tozu bulassa yuzume gozume. Olumum dogumum olsa ki bilgelerin olumu hayatin Geri kalaninin dogusudur. Dunyadayken gorup gozlemledigin agacla, cicekle, kusla enerji boyutunda bir oldugun noktadir. Bitmeyen durmayan donusen ama surekli noktalarin bilesiminden meydana gelen bir isin uzerindeki bilinc transformasyonlarinin yolculugu.! Donustukce insanin gozunden evrenin kendisini gozlemledigi bir sonsuz tablolar muzaedesi. Ressam her yerde ve butun resimler beyinde. Arada bir deri bir vucud formu olmadan agacla kusla yildizla bir olmak bilgeliginde yasam. Bu yuzdenki herseyleri vucud form sekil mal mulk olanlar icin olumun sonrasinda metaforik olarak cehennem oldugu ifade edilmistir.
Bilinç
Hayat kendi kendini yaratir. Bilinc kendi kendini yaratir. Aktif- ogretebilen bilinctir. Pasif bilinc - gorevi tekrarlar halinde yerine getiren bilgi kabi ( bilinctir ) . Sonsuz yaratim icinde form olumu yeni yaratim adiminin bir parcasidir. Form Icinden evrenin kendisi gozlemledigi bir penceredir. Farkli yogunluklarda atom birliktelikleri agactir, kustur, yağmurdur. Nesnenin kokeni bilgi icinde bir yogunluk kumesidir. Nesnedeki bilgi, evrendeki bilincin ispati nitrligindedir. Gozleri olmadan gorebilenler ve nesneye bagimli olmayanlar icin olum bir festivaldir. Nesne bagimliligi (ego) olan ve kendisi bir nesne olarak tanimlayanlar icin olum korku tasiyan bir cehennemdir. Dini tabular yikilirken parcanin tumevarim yolculugu baslamaktadir. Sana korkunc bir gercek soyleyeyim yasadigin herseyi sen yarattin. Aklin varligini orten bir dusman tavri icinde. Dusunce bedenini esir edebilen yetkilerde. Dur demezsen kendini kendi bedenin icinde kaybedeceksin. Bilinc atomlarin dagilacak.
His
Birzamanlar bir kusmussun gibi hissetigin oldu mu hic? Kanatlarin acik semalarda suzuldugunu? Sadece bir kus. Dertsiz tasasiz ruzgari kanatlarinin altina almis gokkusagi rengi bir kus.
24 Eylül 2012 Pazartesi
Öfke
Öfkelenince neden bağırırız?
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında
birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp
“insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş.
Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama
öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye
söylemek istediklerimizi daha alçak
bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine
öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden
birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda
kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi
kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki
insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince
konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur
ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne
olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri
birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına
bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte
birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle
tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin
vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde
mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize
yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
18 Eylül 2012 Salı
Ben.
birkaç dakikaya denk düşer
bütün yaşamışlığımız düşüncede
ve hatırlamamız
orada öldürdüklerimizi..
birkaç yüzyıl,
ikindi vakitlerinde
ışık hızında geldi ve geçti.
zamansızdır oysa
içimdeki sonsuz doğumun zamanı..
hiçbir akrepten kuvvet almadan
hiçbir yelkovana dokunmadan
bir tüme varım işlemi misali
bulur daha derinlerdeki Ben'i ...
ve ben ölür bana ulaşmak için
zaten benden geriye
ne kalabilirdi ki?
bütün yaşamışlığımız düşüncede
ve hatırlamamız
orada öldürdüklerimizi..
birkaç yüzyıl,
ikindi vakitlerinde
ışık hızında geldi ve geçti.
zamansızdır oysa
içimdeki sonsuz doğumun zamanı..
hiçbir akrepten kuvvet almadan
hiçbir yelkovana dokunmadan
bir tüme varım işlemi misali
bulur daha derinlerdeki Ben'i ...
ve ben ölür bana ulaşmak için
zaten benden geriye
ne kalabilirdi ki?
10 Eylül 2012 Pazartesi
Dancing with Life: Negatif Dualarımız
Dancing with Life: Negatif Dualarımız: Enerji soğuran insanlarla karşılaştınız mı hayatınızda hiç? Cevabınız hayır ise; Allah karşılaştırmasın diyorum... Evet ise ; kulübümüze ho...
8 Eylül 2012 Cumartesi
Plantasyon
Plantasyon, tropik ya da astropik bölgelerde, niteliksiz ya da yarı nitelikli işçilerle tarım yapılan büyük çiftlik.
Terimin ortaya çıkışı, Avrupalıların Yeni Dünya sömürgeleştirmeleri sırasında, köle emeğine dayalı tarımın temel ekonomik yapı olduğu döneme rastlar.
Tipik bir plantasyon kendi kendine yeterli ve çiftlik sahibinin mutlak egemenliğinde yönetilen ekonomik ve siyasi bir kurumdu. Ürünler toprağa ve iklime göre saptanırdı. Örneğin tütün, pamuk, pirinç, çivit ve şekerkamışı gibi ürünler Kuzey Amerika'nın güneydoğusundaki kolonilerin belirli bölgelerinde yetiştirilirdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde köleliğin kaldırılmasıyla birlikte gerileyen emek yoğun plantasyonların çoğu, mülk sahibi ya da kiracı çiftçiler tarafından işletilen küçük çiftliklere bölündü. Bazıları da ücretli emekçilerin ya da ortakçıların çalıştığı büyük plantasyonlar biçiminde varlıklarını sürdürdü. Bu işletmelerde işçiler kölelik koşullarında çalıştırılmasalar bile, işsizlik korkusuyla boyunduruk altında tutulabiliyordu.
18. yüzyıldan sonra dünyanın her yerinde tropik bölgelerdeki geniş ormanlık alanlar sekerkamışı, kahve, çay, kakao, kauçuk ağacı, yağ palmiyesi, sisal ve muz ekimi için ortadan kaldırıldı. Çoğunlukla yabancı sermaye ve teknisyenlere dayanan bu tür plantasyonlarda da yerli halktan işçiler çok düşük ücretlerle çalıştırılır.
Kaynak: wikipedia
Terimin ortaya çıkışı, Avrupalıların Yeni Dünya sömürgeleştirmeleri sırasında, köle emeğine dayalı tarımın temel ekonomik yapı olduğu döneme rastlar.
Tipik bir plantasyon kendi kendine yeterli ve çiftlik sahibinin mutlak egemenliğinde yönetilen ekonomik ve siyasi bir kurumdu. Ürünler toprağa ve iklime göre saptanırdı. Örneğin tütün, pamuk, pirinç, çivit ve şekerkamışı gibi ürünler Kuzey Amerika'nın güneydoğusundaki kolonilerin belirli bölgelerinde yetiştirilirdi.
Amerika Birleşik Devletleri'nde köleliğin kaldırılmasıyla birlikte gerileyen emek yoğun plantasyonların çoğu, mülk sahibi ya da kiracı çiftçiler tarafından işletilen küçük çiftliklere bölündü. Bazıları da ücretli emekçilerin ya da ortakçıların çalıştığı büyük plantasyonlar biçiminde varlıklarını sürdürdü. Bu işletmelerde işçiler kölelik koşullarında çalıştırılmasalar bile, işsizlik korkusuyla boyunduruk altında tutulabiliyordu.
18. yüzyıldan sonra dünyanın her yerinde tropik bölgelerdeki geniş ormanlık alanlar sekerkamışı, kahve, çay, kakao, kauçuk ağacı, yağ palmiyesi, sisal ve muz ekimi için ortadan kaldırıldı. Çoğunlukla yabancı sermaye ve teknisyenlere dayanan bu tür plantasyonlarda da yerli halktan işçiler çok düşük ücretlerle çalıştırılır.
Kaynak: wikipedia
7 Eylül 2012 Cuma
6 Eylül 2012 Perşembe
Beyin Egzersizleri
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)